KAVAKLARIN ARMONİSİ | Caner Bingöl

Yıllar sonra çocukluğumun kapısına doğru, zamanın tozunu alma cüretiyle uzun bir yolculuğa çıkmıştım. Elimde toz bezi niyetine yıpranmış bir çizgili defter ve dolma kalemle, sakalına karışmış saçıyla, boynunda asılı yakın gözlükleriyle, uzun süre aynı pozisyonda oturmaktan tutulmuş beliyle içimde hiç büyümemiş o çocuğu da yanıma alarak yol alıyordum kalbimin doğusuna.

O kapıyı yeniden açtığımda ardımda bıraktığım şeyleri yerli yerinde bulamama endişesi sarıyordu içimi. Bu endişeyle birlikte tatlı bir heyecan da bastırıyordu çünkü kitabımın ilk taslağı yanımdaydı ve her şey kavakların ardımdan ıslık çalmasıyla başlamıştı.

Read More

ASFUR | Caner Bingöl

Ders bitti. İlk tenefüs zili çaldı. Hikayesini bildiğim duvarlara dokununca bir kaç saat önce doğan güneşin bütün sıcaklığı neredeyse içime doldu. Taşların üzerinde hatıralarını bırakmış bir çocuğun siması belirdi ve göz kırpıp gitti.

Read More

ASIL ANLATILMAK İSTENEN | Fırat Ürper

Yapmaktan büyük keyif aldığım, sıcak bir odanın penceresinden yağan karı seyredip buğulu camlara şekiller çizmenin ve pencere mermerine düşen karı, top top yapıp sobanın üzerine koyarak su damlalarının zıplaya zıplaya buharlaştığını izlemenin ahmaklık olduğunu düşündüm. Sonrasında kötü bir insan olmadığımın çabası içerinde buldum kendimi. Derken yolun karşısında, varmaya çalıştığım durağın hemen yanında bir kadını gördüm.

Read More

KAVUŞACAĞIMIZ AKŞAMIN ÖNCESİ | Ozan Yüzer

Nehrin içinde bir baş belirdi. Kıyıya, karşıma yüzdü.  Yavaşça ayağa kalkıp sudan çıkarken mehtabın bir parçası kopup omuzlarından bacaklarına dek beyaz bir elbise halinde tenini sardı. Uzun saçlarından ve bedeninden sular damlayarak yanıma yürüdü. Annemdi. Fotoğraflarından ve hatıralarımdan bile güzeldi.

Read More

PUSLU AVLUDA ÖZLENEN | Ozan Yüzer

Bir bumerang gibi Doğan Apartmanı’na döndü fakat dairesine değil avluya yöneldi. Holdeki büyük lambanın altından geçerken yüzündeki karanlık bir anlığına, bir yanılgı gibi ışıdı. Avluda bir ceviz ağacı olmaya karar vermişti.

Read More

 KARA PANTER | Caner Bingöl

Coşkulu kalabalığın bağıra çağıra haykırdığı bestelerin uğultusu yankılanıyordu şehrin arka sokaklarında. Kırmızı siyah meşalelerin ve kalabalıkların arkasında gökdelenler ve neon

Read More

PARMAK UÇLARININ BELLEĞİ | Tuğçe Yaşar

Bir süre arkadaşlarının sessizliğini, soğuk bakışlarını izledi. Sağ elinin parmaklarını boynunda ve çenesinde gezdirdikten sonra geriye yaslandı. Geçen sene dil sınavlarından iyi notlar edinerek bugün on yıllık oturum izni olan annesinin elindeki kâğıdı, parmaklarının bilgisayar tuşlarına değişini ve gülümseyen yüzünü getirdi gözlerinin önüne.

Read More

TAŞLARIN FISILTISI | Caner Bingöl

Zamansız ve mekansızdı önceki hayatında; ’rüzgarın savurduğu kuru bir kenger misali’. Şimdi ise ‘Yerini bulmuş bir kaya olmak istiyordu; keskin bir hareketle ana kayadan kopan, uçurumda yuvarlanırken devamlı kendisine ait bir boşluğu arayan, bulduğunda ise yerine oturan bir kaya.

Read More

ORTAKÖY GÜNCESİNİN GÜZ YAPRAĞI | Ozan Yüzer

Çocukluğunun, ilk gençliğinin evi, ölümden dönmüş pitoresk bir müze görünümündeydi. Çatıya çıktık, her
yeri otlar, yapraklar sarmış, aşağı doğru binanın dış cephesinden uzamıştı. Buradaki ilk günümüzün
aksine bu kez hiç konuşmadık, yalnızca izledik, hatırladık, izledik, unuttuk, izledik, düşündük ve
ağlamamak için yutkunduk.

Read More