Yönetmen, abartıyla her şeyi daha çarpıcı hale getirmeye çalışırken, kadın bedeninin nesneleştirilmesi ve bir görsel haz halinde sunulması konusunda filmi tam da eleştirdiği şeyin kendisi yapmaktadır ve yönetmenin asıl niyetinin o olmamasının bir anlamı kalmamaktadır.
Şehrin orta yerinde, girişi gizli ama kilitsiz, unutulmuş, dar bir çıkmaz sokaktaydı. Sokağın sonunda yalnız başına eski bir köşk vardı. Sokağın girişi gizli olduğundan mıdır, köşkün kapısı açıktı. Eşikten birkaç kere seslendi ama yanıt alamayınca içeri girdi. Mobilyalar, duvarlar, kapılar, vitraylar, abajurlar eski bir zamandan ya da başka bir dünyadan kalmıştı.
Vaktini daima yanında taşıdı ve onu hiç kaybetmedi fakat içine ne doldurduğunun farkında olamayacak kadar fazla şeyle doldurduğunun da farkındaydı. Yavan ve yavaş geçen vakitlerin içinde her şey vardı ama hiç bir şey yoktu, herkes buradaydı ama bir tek o vardı.
Yönetmen, abartıyla her şeyi daha çarpıcı hale getirmeye çalışırken, kadın bedeninin nesneleştirilmesi ve bir görsel haz halinde sunulması konusunda filmi tam da eleştirdiği şeyin kendisi yapmaktadır ve yönetmenin asıl niyetinin o olmamasının bir anlamı kalmamaktadır.
Karakterler, öykünün yaşam dünyasında doğarlar, o dünyanın olmazsa olmaz parçası, oranın insanıdırlar. Öykünün dünyası ile aynı anda onlar da o dünyanın birer parçası olarak belirmeye başlar. Bu insanlar bire bir tanıdıklarım değildir ama hem tanıdıklarımdan hem kendi yaşam deneyimlerimden, duyduklarımdan ve en çok da buraya kadar saydıklarımdan kalkışla uydurduğum, kurduğum kişilerdir. Hiçbiri tamamen ben değildir, hiçbiri tamamen kurgu da değildir.