TEK BİR DAL | Dilâra Caner
Gözünü açtığında yalnızdı Sardunya. Camın öte yanındaki sarmaşığı aradı gözü. Yoktu yerinde. Sarmaşığın yerinde olmadığını henüz görmeden, uyanır uyanmaz onun boşluğunun yarattığı yalnızlığı hissetmişti. Sezmiş gibi. Aşağıdan gelen sesleri duydu. Tahta pencerenin aralık camından uzanıp baktı. Birkaç adam evin önünde toplanmıştı. Sarmaşığın uzayan dallarının bir kısmı birinin elindeydi. Diğerleri geri kalanını nasıl evin etrafından sökeceklerini konuşuyorlardı. Göz göze geldi sarmaşıkla. Gitmesini istemiyordu. Pencere kenarlarını çok da sevmemesine rağmen ona yakın olabilmek için hep kenarında dururdu. O giderse artık durmasının pek de bir anlamı olmayacaktı. Adamları dinlemeye başladı. -Sinek oluyormuş yazları. Böcekten geçilmiyormuş. Tüm evi işgal etmiş sarmaşık.- İşgal etmek…
Duyduklarından sonra, boynunu büktü. Görünenin görene göre değişmesi ne garipti. Onun gördüğü sarmaşığın evi işgal etmesi değil, yıllarca emekle, her bir dalı ve yaprağıyla evi kucaklamasıydı. Yağmura, çamura, kara rağmen büyümesi. İşgal buysa, üç beş adamın bir yaşamı toprağından sökmesinin adı neydi? Bunları düşünürken sarmaşığın gözlerinden istemeden çekmişti gözlerini, yerdeki halının desenlerine dalmıştı. Aslında halının desenleri değildi daldığı, kendi dünyasına dalıp gitmesi her zaman an meselesi olmuştu. Adamların sesi kesildi. Kesilince fark etti dalıp gittiğini.
Pencereden tekrar baktı… “Biraz soluklanalım” dedi adamlardan biri kaba bir sesle. “Sonra yine devam ederiz. Gelin bize yemeğe, orada konuşuruz.” Adamlar gidince pencereden iyice sarkıttı gövdesini Sardunya. Uzanabildiği yerden dokundu dostuna. Dışarıdan belli olmayacak şekilde canlandı sarmaşık, sadece onu hissedebilenin anlayacağı şekilde soldu bir yanı. Gözlerine baktı sarmaşığın. Her bir yaprağı göz göz. Önce okşadı onu. Sonra bir dalı eline geliverdi. Sarmaşığın bunu bilerek yaptığını düşündü, bir dalını hatıra gibi bırakıvermişti eline. Kendi toprağında yeşertir umuduyla.. Elindeki dalla gövdesini sarkıttığı yerden geri çekti Sardunya.
Hava karardı. Pencerenin aralığından içeri soğuk doldu. Belki adamlar hava karardı diye ya da oturdukları masadan, şiş göbeklerle kalkmanın rehavetiyle bu söküm işinden vazgeçerlerdi. Vazgeçmezlerse eğer ayrılacaktı sarmaşıktan, bu ayrılığı izleyecek olmanın karartısı doldu içine. Bir ayrılığı izlemenin hüznü ile yeniden yeşermenin cılız umudu yan yana geldiğinde, hangisine tutunacağını şaşırmak en kötüsü diye geçirdi içinden. Bu ikisinin ortasında hangisine sırtını dayayacağını bilmeden öylece durmak garipti. Sarmaşığın ona söylediği bir sözü hatırladı. Hep çok dayanıklı olduğunu söylüyordu ona. Yaza, kışa, ışığa, karanlığa, her şeye… Neden bu kadar dayanmak. Şimdi buna dayanmasa ne olurdu? Bu ayrılığa. Sarmaşığın eline verdiği dalı okşadı. Kendi kendine gülümsedi. Dayanmak dediğin bu bir daldan başka bir şey değil. Sarmaşık yine yapmıştı yapacağını yani, dal değil bir söz bırakmıştı eline. Dayanmak dediğin bu bir daldan başka bir şey değil. Yeşerir de solar da. Dayanmak dediğin bu işte, bu bir dal sadece. Hem senin hem değil.
Pencereden tekrar baktı… Adamlar yoktu. Sarmaşığın bükük boynu ve dayanıklı dalları vardı. “Ses çıkaran bir kimse yok bu işe. Benim de güçsüzleşen gövdemden başka sesim yok” dedi kendi kendine. Adamlar evlerinde, ne yaptıklarından, ne yapacaklarından habersiz. Yazın uçuşan sinekler dertleri. “Ne var ki sinekler uçuşsa..” derken düştü gözleri, düşünmenin yorgunluğuyla. Elinde cılız bir dal. Zaman aktı, gün döndü. Bir anda uyandı, yeniden…
Pencereden tekrar baktı… Ne adamlar vardı aşağıda, ne de en yakın dostu. Başını önüne eğdi. Sarmaşığın dalını özenle kavradı ve kendi toprağına sapladı. Dayanmak dediğin bu bir daldan başka bir şey değil. Ayrılığın hüznüyle, yeniden yeşerme umudunun kesiştiği yer. İkisi arasında taraf olmadığın bir yer. Bir barış, bir buluşma.. Tek bir dal..
Renkli çiçeklerinin yapraklarından birkaç tane döktü toprağına Sardunya, dostunun ardından. O yalnızlık hissiyle uyandığı andan beri pencereden o kadar baktı ki… Ona yaprak mı dayanır. “Dayanmasınlar” diye geçirdi içinden, dökülen yapraklarına üzülmedi. Toprağındaki yeni yaşama birkaç damla su bırakmışçasına rahattı içi..
25.01.2022 / Ankara